13 Mart 2012

Samatya_bellekdeneme


“Koş, geldi tren! Koş hadi!”
“Dur, koşamam. Akbilimi bulmam lazım.”
“Bende var. Ben basarım, koş hadi!” Erkek önde, kız arkada merdiveni tırmanış sesleri geliyordu.
Saat on beş otuz iki. Sokağı süpüren kadın elinde süpürge doğruldu. Sadece yere bakıyordu. Öylece… Donmuş gibi.
Onu izlediğimden bihaber… Tepesindeki çamaşırları o ipe ne zaman nasıl astığını düşündüm. O çamaşırları oraya asabilmenin yolunu bulurken de böyle elinde süpürge, sokağın ortasında donmuş bir halde düşüncelere dalmış mıydı acaba diye düşündüm. Çamaşırların birindeki damla kadının yüzüne düşünce uyandı kadın âleminden, yeri süpürmeye kaldığı yerden devam etti. Çamaşırlar  yeni serilmişti herhalde, su damladığına göre… aynı yer, tekrar tekrar süpürüyordu ya da aynı görüntüyü ben kendi belleğimde tekrar tekrar yaşıyordum.
Evin penceresinden çıkan on beş yaşlarındaki  kız çocuğu “Annee! Kurumuş bunlar. Topluyom.” dedi, ipte asılı duran kendisinin olduğunu hissettirten entariye dokunurken.
Trenin gürültülü geçişiyle birlikte saate baktım. Ne zaman gelmişti bu tren?
Saat on beş otuz dört. Sadece iki dakika.
İki dakika mı…
Tren istasyonu ile meydanın arasına gizlenmiş sokağın başında donakalmış halde buldum kendimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder